3 Ocak 2009 Cumartesi

Genel Sistem Kuramı Ve Uluslararası Siyasetteki Yeri Kitap Özeti

Kitabın Adı Genel Sistem Kuramı Ve Uluslararası Siyasetteki Yeri
Kitabın Yazarı Prof. Dr. Hasan KONİ
Yayınevi ve Adresi Avrasya Stratejik Araştırmalar Merkezi Yayınları - Ankara
Basım Yılı 2001
KİTABIN ÖZETİ

Bilimsel araştırmaların amacı, insanın karmaşık olayları daha iyi anlamasını sağlamaktır. Olayların daha iyi anlaşılması ise, araştırmacının bu olayların sonuçlarını öngörebilmesini, planlamasını, denetleyebilmesini ve etkilemesini sağlar. Bu amaçla çeşitli kuramlar geliştirilmiştir.

1950'lerden başlayarak, toplum bilimlerinde yapılan araştırmalarda temel bilimlerden esinlenerek toplum bilimlerine uygulanan sistem kuramı oldukça önemli bir yer tutmuştur. Özellikle uluslararası siyaset ve dış politika konularında yapılan araştırmalarda yoğun olarak kullanıldığı görülmektedir

Bu kitapta uluslararası siyaset araştırmalarında önem kazanan ''karar verme yaklaşımı'' sistem kuramı ile birlikte ele alınmaktadır. Bu çerçeve içerisinde uygulanan modeller ve uluslararası etkileşmiş örnekler de incelenmektedir. Bu örneklerin büyük bir bölümü Birleşmiş Milletlerin yapısı oluşturmaktadır.

Çalışmanın başında öncelikle sistem tanımı verilmektedir. Sistem, aralarında herhangi bir nedenle ilişkiler bulunan öğe veya birimler seti olarak tanımlanabilir. Bir ülkenin siyaset sistemini ele alırsak; oy verenler, parlamento, hükümet, devleti yönetmekle yükümlü siyasal partiler bir sistemin öğeleridir.
Sistem yaklaşımının ne olduğu konusunda birçok görüş vardır. Dörde ayrılan bu görüşleri şöyle sıralayabiliriz:

a-) Etkinliği savunanlar

b-) Bilimsel yaklaşımın kurulmasını isteyenler

c-) İnsan hislerinin önemini savunanlar

d-) Anti-plancı gruptur.

Günümüzde sistem yaklaşımı daha çok ikinci grubun desteklediği bilimsel yaklaşımın yolunda ilerlemiştir. Bu yaklaşım doğrultusunda sistemler, açık ve kapalı sistemler, alt ve üst sistemler olarak ele alınmıştır.

Açık sistem başlığı altında, bir sistemin değişik öğeleri arasında uygunluk, öğeler arası ilişkileri belirleyen izomorfizm; sistem içi dinginliği anlatan homeostasis ve bağımsız öğelerin ortak çabaları sonucu verdikleri ürünün tek tek ürünlerin toplamımdan daha çok olduğunu belirten sinerji gibi kavramlar açıklanmıştır.

Sistem kavramına göre, uluslararası bir örgütte, karar verme modeli incelenmeden önce sosyal bilimlerde yapılan bazı yaklaşımların incelenmesi yerinde görülmüştür. Bunlar;

a)Parson'ın Sosyal Sistem Yaklaşımı: Sistemin temel hareket noktasını eylem oluşturmaktadır. Sistemin temel birimi ise, roldür. Sosyal sistem bir roller ağından oluşur.

b) David EASTON ve Sistem Kuramı: EASTON' un amacı siyaset biliminde evrensel genellemelere ulaşabilmektir. Bu düşüncesini bir toplum içinde siyasal etkileşimlerin bir davranış sistemi oluşturduğunu ileri sürerek desteklemiştir.

c) Morton Kaplan ve Uluslararası İlişkilerde Sistem Yaklaşımı: Uluslararası sistem araştırmalarında Kaplan'ın önemi; bazı varsayımlara dayalı "makromodeller" yaratmış olmasındadır.

Bunların yanında sistem kuramının bir takım sınırları da vardır. Bu sınırlar kuramın bazı eksikliklerinden kaynaklanır. Sistem yaklaşımı bir kuram oluşturmaktan çok, kavramsal bir çerçeve ortaya çıkarmaktadır. Sistem kavramlarını işler duruma getirmek ve onlarla ampirik deneylere girişebilmek çok zor ve kısıtlıdır. Sistem yaklaşımının son eksikliği ise siyaset biliminde bazı konuların inceleme dışı bırakıldığı hususundadır.

Sistem ve karar verme kuramının örnek uygulaması olarak öncelikle Birleşmiş Milletlerin yapısı ve çevresi ele alınmaktadır. Birleşmiş Milletler örgütü 2. Dünya Savaşından sonra, Batılı demokratik devletlerin kararsızlık ve önünü görememezliklerinden sıyrılarak savaşı sona erdirmek, ulusal egoizmin üstüne çıkmak, işbirliği ve düzeni sağlamak için kurdukları bir devletlerarası örgüttür. Birleşmiş Milletler üye devletlerin sorunlarını, çıkarlarını ve davranışlarını yansıtmaktadır.

Bu genel bilgilerin ardından Birleşmiş Milletler sisteminin çevresini belirleme ve sınırlarını ortaya koymak amacıyla dört temel sistem düzeyi öngörülmektedir .Bu düzeyler; devletlerin iç yapılarını yansıtan ulus-içi sistem, hükümetler arası ve hükümetler dışı sistemlerden oluşan uluslararası örgüt sistemi, ulus-içi sistemin resmi yapısını ve kuramsal üst düzeyini oluşturan ulusal devlet sistemi ve uluslararası sistemden oluşur.

Belirlenen çevre ve sınırlar çerçevesinde Birleşmiş Milletler karar verme mekanizması incelenmektedir. Bu inceleme esnasında; Snyder, Simon ve Lindblom, Quincy Wright ve Rosen gibi araştırmacıların karar verme kuramları göz önünde bulundurulmaktadır.

Birleşmiş Milletlerin sistem yaklaşımıyla ele alınmasının amacı; uluslararası sistemin bir bütün olduğunu ve uluslararası siyasal olayların bir dizi zincirleme etkileşimler sonucu ortaya çıktıklarını göstermektedir.

İncelenen bir diğer örnek ise çok uluslu şirketlerde karar verme: Genel sistem teorisi yaklaşımıdır. Sistem teorisi yaklaşımı içinde, ekonomik kuruluşlar devlet sisteminin alt ünitesini oluşturur ve dış politika kararlarını etkilememeleri olanaksızdır. Karar verme sistemi gittikçe merkezileşen çok uluslu şirketler yeni uluslar arası bir aktör olarak, kendi ulusal devletlerinin de üstüne çıkarak, uluslar arası alanda etkinliklerini sürdüreceklerdir.

Son örnek olarak da, 1923-1938 döneminde Türk-Arap ilişkileri analiz edilmektedir. İlişkilerde alınan kararlar eylem, karşı eylem ve etkileşim gibi kavramlarla incelenmektedir. Dış politikamızdaki bu gelişmeler incelenirken psikolojik yaklaşımın özelliği olarak karar vericinin tutum ve davranış özellikleri ile çevre şartları da ana hatları ile ifade edilmektedir. Karar verici olarak ele alınan kişi ise Atatürk'tür. Atatürk'ün dış politika hedefleri olarak belirlenen Misak-ı Milli, incelemenin hareket noktasıdır. Misak-ı Milli'de yer alan ve Lozan'da çözülemeyen konulardan Hatay ve Musul sorunları üzerinde durulmaktadır.

Tüm bu incelemelerin sonunda varılan sonuç şudur: Atatürk; uzun devreli politika hedeflerini gerçekleştirebilmiş ender liderlerden biridir. Yine dış politika hedeflerinden olan yurtta ve dünyada barış ilkesi ölümünden sonra, 2000'lere kadar Türkiye'nin temel bir dış politika hedefi olarak kalmıştır. Küçük bir devletin bağımsızlığını kazanma ve korumada gösterdiği çaba bütün sömürge halklarına örnek olmuştur. Barışın ve hukukun hakim olduğu bu haysiyetli dış politikayı bütün dünya imrenerek izlemiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Sayac Ekle