2 Ocak 2009 Cuma

Hedefe Yürürken

Birinci Bölüm: Atlar ve Sinekler
Dünya çapında büyük adam olmak dünya çapında sorumluluk duymakla mümkündür. Darwin’in eseri fırtınalara sebep oldu. Fakat o eserini ihtiyatlı bir yaklaşımla kaleme almıştı. Kitabının sonraki basılışlarında şöyle der:
“Bazen bir konuyu yıllarca inceledikten sonra gayet delice bir doktrine varan, sonra da bu doktrinin doğruluğuna hem kendilerini hem de başkalarını inandırmaya çalışan bazı insanları düşünüyorum da kendimin de bu manyaklardan birisi olmamdan korkuyorum.”
Böyle bir insan olmak için kendisi bir katkıda bulunmadı. Fakat sonraki yıllarda bilhassa Allah’sız bir cemiyet peşinde koşan yarım akıllı bir çok yarım aydın O’nu “O manyaklardan biri haline getirdiler.”
Darwin’in ilmi çalışmaları için gösterdiği çalışma, yaptığı araştırmalar, katlandığı zorluklar, bugün bize araştırmaları sonunda vardığı neticeden daha doğru ve güzel şeyler söylüyorlar.
Darwin’in teorilerinin yanlışlığı bugün tamamen ispat edilmiştir. Bu ispatı yapanlar da din adamlarından çok ilim adamları olmuştur.
“Bir gün bir ağacın kurumuş kabuğunu gördüm. Orada iki tane hiç rastlamadığım böcek buldum. Derhal birini bir elimle, diğerini de diğer elimle yakaladım. Fakat tam o sırada başka bir cinsten seyrek rastlanır üçüncü bir böcek daha gördüm. Bu böceği kaybedemezdim. Onu yakalayabilmek için hemen sağ elimdeki böceği ağzıma attım. Fakat böcek dilimi soktu. Dilim yanmaya başladı. Çaresiz böceği tükürdüm. Hem o kayboldu. Hem ağacın üzerindeki üçüncü böcek kaçtı.”
Şu üç şey: irade, çalışma ve başarı, bizim bütün hayatımızı kaplar. İrade, parlak ve mesut bir mesleğin kapılarını açar. Çalışma, eşiği atlayıp ilerlememize yardım eder. Yolculuğun sonunda erişeceğimiz başarı da bütün gayretlerimizi mükafatlandırır.
“Allah” inancı, her esere can veriyor, her eseri “büyük” yapıyor. Büyük eseri idrak etmek için büyük olmak gerekir. Büyük dinleyiciler olmasaydı büyük bestekarlar olmayacaktı.
Charles François Gounod en önemli eserinin adını “Ölüm ve Hayat” koymuştu. Ölümü hayattan önce düşünmesinin sebebini soranlara şu cevabı veriyordu: “-Ölüm hayat denilen hayal devresinin sonu olabilir ama o gerçek hayatın başlangıcı, ruhun ölümsüz hayatının başlangıcı demektir.”
Bir öğleden sonra masasında çalışırken başı öne düştü. Ölmüştü. Karısı hemen ev halkını susturdu. ‘Aman’ dedi: “-Rahatsız etmeyin. Ölüm hayatın başlangıcı demişti.
Beethoven yenilik peşinde koşmasını kıyasıya eleştirenlere karşı şöyle diyordu: “-Bir kaç sineğin ısırması, yarışı kazanmaya azmetmiş bir atı durduramaz.”
1685-1750 yılları arasında yaşayan ünlü besteci Johann Sebastian Bach, Avrupa’da büyük besteciler devrinin başlangıcı olarak kabul edilmektedir.
Bach şöyle diyordu: “Allah herşeyi bir ahenk içinde yaratmıştır. O’nun kulu Bach da eserlerini aynı esasa göre vermelidir. Onun için müzikte armoni önemlidir.
Bach’a göre müziğin gayesi şudur: “Müziğin tek gayesi Allah’ın hoşnutluğunu kazanmaktır. Dinine bağlı herhangi bir kimse çok çalışırsa en az benim kadar başarılı olabilir.”
“Allah’a bağlanan kimseler çok çalışmalıdır. İnsan, yeryüzünde çok çalışmazsa Allah’ın huzuruna rahat çıkamaz. Çok çalışmak ne demektir? Çok çalışmak ağır yükü yerden kaldırıp omuzlara almaktır. Allah’a dolu omuzlarla gidilmelidir.”
İkinci Bölüm: İnsanlar ve Fırınları
İnsanı insan eden huzur değil, gayrettir. Kolaylık değil, güçlüktür. İyi bir gemici en iyi tecrübesini fırtınalar ve dalgalar arasında elde eder. Cesaret, güven ve yüksek disiplin ruhu böyle kazanır.
Dikkatsiz bir insan için Rus atasözü şöyle der: “Ormanda yürür de yakılacak ağaç göremez.” tünelini yapan Sir Isambard Brunor küçük bir gemi kurdunun hareketlerinden ilham almıştır. Sir Brunor bu küçücük mahlukun iyi teçhiz edilmiş başıyla tahtayı önce bir istikamette kemirerek tünel açtığını, tünel tamamlanınca da bunun çatısı ile yan duvarlarını bir nevi vernikle nasıl cilaladığını görmüş. İşte kurdun bu hareketini büyük ölçüde kopya edince Sir Brunor, Thames üzerindeki büyük eserini meydana getirmiştir.
Günde boş harcanan saatlerden sadece bir tanesinden faydalanmasını bilse alelalde kabiliyetteki bir insan bile bilgilerden birine tamamen hakim olabilir.
Zamanın meyve vermeden geçip gitmesine müsaade edilmemelidir. Mason Good Londra da hastalarını ziyarete giderken araba içinde Lucretius’u tercüme etti. Dr. Burney müzik dersi vermek için at sırtında bir öğrencinin evinden öteki öğrencinin evine gittiği sırada Fransızca öğrenmiştir.
Robert Southey diyor ki:
“Hastalığa karar vermiş olanlar için tedavi yoktur. Görevini yapan hiç kimse dünyanın sıkıntılarından şikayet etmez. Sıhhati, elleri, gözleri ve zamanı olan öğrenim görmüş bir insan amacına ulaşamamışsa, Allah’ın verdiği bu nimetlere layık olamamış demektir.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Sayac Ekle