3 Ocak 2009 Cumartesi

Savaşçıya Pratik Öneriler

A. BİRİNCİ BÖLÜM

Kitabın yazarı Küba’nın bugünkü düzeninin kurulmasında önemli katkıları bulunan bir şahıstır. Nitekim kitabına Küba’daki iç savaş yıllarında Fidel CASTRO’ya yazdığı daha ziyade bir “durum raporunu” andıran mektup ile başlamaktadır.

B. İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Küba ihtilali öncesi durumu kendi bakış açısıyla anlatan yazar, özetle şu değerlendirmelere yer vermektedir. “Küba ikinci kez tarihinin en canice dönemlerinden birini yaşıyordu. Birincisi, sömürgeci İspanya’nın kanlı kılıcı Weyler tarafından düzenlenmişti; şimdiyse sıra Amerika kıtasının gördüğü en büyük hain ve katil olan Fulgencio Batista’ydı. Açlık, yoksulluk, sakatlık, salgın hastalıklar ve ölüm, köyleri kırıp geçirmekteydi.

Ancak, bir gün Küba halkının öfkeli karşı çıkışı gerçekleşti, halk artık korkmuyordu, mücadeleye kararlıydı, kesinlikle kurtuluşuna doğru yol almaya başlıyordu.”

Yazarın devrim hakkındaki görüşleri ise şöyledir: “Koşullar nedeniyle gerçekleştirilen, köklü ve hızlı dönüşümler olan devrimler, hemen hemen hiçbir zaman, bilimsel olarak bütün ayrıntılarıyla önceden hesaplanıp olgunlaştırılmış değillerdir. Diktatörlük, ilişkilerde kayırmacılık, büyük toprak sahipleri ve asalak işletmelerin, yabancı tekellerin ayrıcalıkları üzerine kurulu rejimini sürdürmek için uyguladığı, halk kitlelerini baskıyla ezme politikası yüzünden kin doğuran nedenleri yaratmıştı. Savaş patlak verince, rejimin baskı ve gaddarlığı halkın direnişini azaltmak şöyle dursun daha güçlendirmiştir.”

C. DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Askerlere hiç de yabancı gelmeyen bir takım taktik prensipler “Savaşçılara Pratik Öneriler” başlığı altında aktarılmıştır. Kendi durumlarından örnekleri de içeren bu öneriler şöyle özetlenebilir : “Bizim Ordumuzun başlıca silahları moral ve disiplindi. Moral ve disiplin, bir ordunun gücünün dayandığı temeldir, savaşın itici gücüdür, nihai zafere ve davanın doğruluğuna inançtır.
Makineli tüfek, otomatik tüfek, el bombası atan tüfekler, havan topları gibi büyük bir atış hızına ve geniş ateş hacmine sahip silahlar, askeri birliklerin silahlanmasının temelini oluşturur. Savaşın sonucu, bunların kullanılışına bağlıdır.
Hedefe isabet ettirecek biçimde ateş etmeyi başarması yeterli değildir. Savaşta, atı disiplini denen şeyin önemi en başta gelir. Ateş etmeyi bilmek yetmez. Ne zaman, hangi silahlarla, hangi hızla hedefe ateş edersek atışımızın etkisi en büyük olur, bunu bilmek söz konusudur.

Eğer savaş sırasında yanındaki arkadaşının zor bir durumda olduğunu görüyorsan, ona yardım etmelisin, fakat bunu iyice bilerek yapmalısın; arkadaşına yapabileceğin en iyi yardımın, sana verilen görevi yerine getirmek olduğunu hatırlamalısın. Düşünce çok basittir, temas kaybedilmemelidir.
Karşı saldırı, savunmaya, araziyi elinde tutmak ve düşmana kayıplar verdirmek şeklindeki çifte görevleri başarıyla yerine getirmesi için, ihtiyacı olan dinamizmi kazandırır.

Savaşta bütün başarılardan en büyük hızla ve en büyük enerjiyle yararlanmak zorunludur. Savaş düzeninde olduğu kadar stratejinin en geniş alanında da bu böyledir. Amansız takiplerle, savaş alanındaki taktik zaferleri tümüyle savaşın kaderi için belirleyici zaferlere dönüştürmeyi bilmek, askeri dehanın ayırdedici bir çizgisidir.

Halkın egemenliği ve devrimin yüksek kazanımlarını savunma uğruna yaptığın savaşta, en iyi müttefiğin, üzerine bastığın toprak, savunduğun yurdunun sevgili toprağıdır. Bunun için, her durumda araziden yararlanmayı bilmelisin. Yararlanmayı bilirsen, arazi kendini daha iyi savunmana ve etkili biçimde saldırmana yardımcı olur. Araziyi iyi bilmek, istilacıya karşı sahip olduğun en büyük avantajlardan biridir. Bu nedenle, onu iyi kullanmayı öğrenmek gereklidir. Arazi düşmanın ateşinden korur.

Sen düşmanı görmüyorsan düşmanda seni göremez sanma, bu senin hayatına malolabilecek bir yanlıştır. Körükörüne bir güven beslemeyip gündüzdeki gibi iyi saklanmalısın.

Düşmanın olası gözetlemesi altında yürüyorsan, iki nokta arasındaki en kısa yolun daima bir doğru olmadığını bil. Arazinin dolambaçlı politikalarını yeğle.
En iyi korunma gömülmedir ve bunun içinde siper kazmak gereklidir. Saldırganı kesinlikle püskürtmek için tüm yurt toprağı tahkimatlandırılır.

D. BEŞİNCİ VE ALTINCI BÖLÜMLER

Askeri düşüncelerden tamamen uzaklaşılarak siyasi düşüncelere yer verilmiş, Kore ve Vietnam Savaşlarından bahis açılarak ABD.’ne ciddi suçlamalarda bulunulmuştur. Yazara göre son dünya savaşından sonraki yıllar sahte barış yıllarıdır. Bu sahte barış yıllarında yapılan sayısız ve giderek çoğalan iç savaşlarının ağır bilançosunu Kore ve Vietnam savaşlarında görmek mümkündür:

“Amerika Birleşik Devletleri’nin yönetimindeki bir çok ülke, Birleşmiş Milletler’in aldatıcı bayrağı altında, Kore savaşına müdahalede bulundu. Öte yanda karşıt kamp, Kore ordusu ve Kore halkı, Çin Halk Cumhuriyeti’nden gelen gönüllülerden oluşmakta ve Sovyet askeri ikmal ve desteğini almaktaydı. Vietnam’da ise bu ülkenin yurtsever güçleri tarafından emperyalist güce karşı mücadele sürdürülmekteydi.”

Yazar müteakiben ABD’ni emperyalizimle suçlamayı sürdürmekte ve bu ülkeye karşı birleşme önermektedir. Bu konuda göze çarpan fikirlerini şöyle özetlemek mümkündür:

“Emperyalizmin başlıca sömürü alanı, geri bıraktırılmış üç kıtayı, Latin Amerika, Asya ve Afrika’yı kapsamaktadır. Emperyalizmin yok edilmesi gereklidir.
Bu sistemin başında kimin bulunduğunu saptamak yerinde olur; bu da Kuzey Amerika Birleşik Devletleri’nden başkası değildir. ABD’ne karşı genel nitelikte bir görev yerine getirmeliyiz, taktik hedefimiz düşmanı çevresinden koparıp onu yaşam alışkanlıklarına ters düşen bir ortam içinde çarpışmaya zorlamak olmalıdır. Düşman küçümsenemez, Kuzey Amerikalı asker, teknik yeteneklere sahiptir, onu korkutucu kılacak ölçüde yardımcı araçlar tarafından desteklenmektedir. Ama özünde onun yoksun olduğu şey, Vietnamlı askerlerin çok yüksek düzeyde sahip oldukları ideolojik eylem nedenidir. Biz Amerikan ordusuna, moralini yıpratmayı başardığımız ölçüde üstün gelebiliriz. Bu moral de ancak; bu orduya gittikçe daha fazla kayıp verdirerek yıpratılır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Sayac Ekle