3 Ocak 2009 Cumartesi

Gün Olur Asra Bedel-Cengiz Aytmatov Kitap Özeti

GÜN OLUR ASRA BEDEL


Romanın vakası Kazak boylarında geçer.Bir kazak Türkü olan Yedigey’in ekim devriminden sonra sosyal karışıklık ve belirsizlik yüzünden bir yere tutunmak ihtiyacı ile Kumbel istasyonuna tanıştığı Kazangap vesilesiyle Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı istasyonuna yerleşmiştir.
Yedigey, 1944 de savaşta sakatlanınca kızıl saçlı,sevimli ve güler yüzlü doktor ona : “Savaş bitmek üzere. Aklına kötü bir şey gelmesin.Bir an önce memleketine dön.Bir yıl içinde eski gücüne kavuşursun.”demişti.Yollar,trenler,istasyonlar ana baba günüydü.
Aral Gölü kenarındaki Cangeldi’ye geldiğinde dar sokakları,ayağına yapışan çamurları ile Cangeldi’yi hepten ıssızlaşmış bulmuştu.Savaş erkekleri adeta silmişti.Açlıktan ölmemek için herkes hayvan çiftliklerine dağılmıştı.Balıkçılıkla geçinen köyde Aral’a açılacak erkek kalmamıştı.
Evde onu bekleyen birini bulan Yedigey işe yaramaz bir durumda olmaktan söylenip duruyordu.Görünüşte sağlam biri olarak görünüyordu.Amam güçsüz beyni zonklayan ayakta zor duran bir hali vardı.Eşi Ukubala’nın yakınları onu bozkıra çağırmışlardı.Şimdilik otlaklarda otlayan hayvanları gözetlerdi.Eğer iyileşirse belki hayvancılık yapardı.Gururlu bir kişi olan Yedigey ailesine yük olmamak için demir yollarında çalışmaya koyulur. Demir yollarında çalışa çalışa,istasyon istasyon savrula savrula Kumbel istasyonuna gelir.Kumbel demir yollarının kavşak noktasında olan bir istasyondur.Trenlerin kullandığı yakıt burda depo edilir.Yedigey ve eşi Ukubala vagonlardan boşaltılan kömürleri el arabasıyla depoya taşıyorlardı.Bir gün istasyona devesiyle bir Kazak Türkü geldi.devesini bozkıra salıp, eline boş bir çuval alsı, onlara yönelerek devesine göz kulak olmalarını istedi.Geri dönünce devesine baktıkları için teşekkür etmek maksadıyla yanlarına geldi.Yedigey ve eşi Ukubala Kazangap’ın davetini kabul edip Boranlı’ya gittiler.

ROMANDA ZAMAN

Romanda anlatılan bir günün hikayesidir.Ard zamanlı bir anlatım tekniğiyle Yedigey-Kazangap ve Sarı-Özek bozkırlarının hikayesi 24 saatlik bir süre içinde yüzyılın hikatesine dönüşür.
Yedigey Kazangap’ın ölümüyle Sarı-Özek’in geçmişini hatırlar.Neler olmamıştır ki bu bozkırlarda.Juan-Juanlar tarafından kaçırılıp,başlarına deve derisi geçirilerek çöl sıcağına bırakılarak şuurları kaybettirilir.Birer “mankurt” yapılan Sarı-Özek bozkırlarının dünü ile uzay denemeleriyle ekolojik dengesi bozulan,aydınları baskı altında olan Sarı-Özek’in bugünü buluşturulur.

ZAMAN MEKAN VE ANLATICI

Yedigey arkadaşı Kazangap’ın cenazesini onun vasiyeti üzerine Ana-Beyit mezarlığına gömmek ister.Burası onların atalarının mezarlığıdır.Ancak Kazangap’ın oğlu Sabitcan Ana-Beyit mezarlığının Boranlı’ya uzak mesafede olduğu için “Oraya gitmemize ne gerek var.Hem rahmetli tren düdüklerinin çok severdi.Hemen şuraya gömelim.Tren düdüklerini dinleeye dinleye huzur içinde yatsın.”diye karşı çıkar.
Görüldüğü gibi Sar-Özek bozkırlarının tarihiyle anlatılanları şu şekilde sıralayabiliriz.



1-)Düne ait ; Noyma Ana efsanesi


2-)Bugüne ait ; Kazangap, Yadigey, Abu Talip Kutlubayev ve 2. Cihan Harbi sırasında yaşadıkları özellikle de Kazangap’ın defin işleriyle ilgili işlemler yapılırken yer yer ggeriye dönüşlerle dünün bügüne aktarılması dikkate sunulur. Boranlı istsyonuna gelerl- yerleşen Yedigey, inançları için mücadele edecek karakterdedir. Ancak inançları şifahi gelenekten beslendiği için pasif bir mücadelededir. O,b haliyle çalışan , kararlı , biraz da romantik bir kişiydi.

Aytmatov’un eserlerinde birinci kuşak ve ikinci kuşak arasında değer farkları görülür. Birinci kuşak çalışmayı alınterinin değerini ve atalarından öğrendiklerini milletine ait inançları yaşatmaya çalışıyor. İkinci kuşak ise Sabitcan’da portatif olarak karşımıza çıkıyor . Bu kuşağın özellikleri rahat bir yaşam peşinde koşan varlık sebebini kültürel varoluş olarak değil , fiziki varoluş olarak görür.Hayatta kalma kaydıyla efendilerinin emrindedir. Jolaman’ın şuurunu kaybettirilerek işkence yoluyla köleleştirilmesini , Sabitcan’da okullarda eğitim yoluyla kendi milletinin değerlerine yabancılaştırılan çağdaş bir “mankurt” tur. Yedigey milli ve dini hayata bağlıdır. Arkadaşı Kazangap onun gözünde sıradan bir cenaze değildir. Kazangap Sarı-Özek bozkırlarının ilk sakinlerindendir. Boranlı’da vahşihayta karşı mücadele edip hayatta kalmayı başarabilen bir irede abidesidir. Ama Kazangap da şifahi bir kültürden yetiştiği için mankurtlaşmasına engel olamamıştır.

ROMANDAKİ KİŞİLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

İkinci kuşaktan Abu Talip Kutlubayev bir coğrafya öğretmenidir. 1951 yılını sonlarında soğuk bir kış günü Boranlı’ya gelmiştir.Eşi Zarife sınıf öğretmenidir. İkinci Dünya Savaşında cepheye çağırılmış , Almanlara esir düşmüş taş ocaklarında çalışırken bir fırsatını bulup kaçmıştır. 12 arkadaşıyla birlikte Yugoslav partizanlarla, faşist İtalyanlara karşı gösterdiği Adriyatik Denizindeki kahramanlıkları gazeteye yansımış ve nişan almışlardır. Sovyet denetleme heyetetinin soruşturmasıyla yurda dönmüş , tekrar coğrafya öğretmenliğine başlamıştır. Derslerinin birinde Avrupa kıtasını anlatırken ders kitaplarından farklı olarak oraların gelişmiş , yeşil ormanlarla ,bakımlı çiftliklerle dolu olduğunu anlatırken askere alma merkezinde çalışan birinin oğlu “Siz Sitarli’nin emrine rağmen niye kendinizi öldürmediniz de Almanlara esir düştünüz? Siz bir vatan hainisiniz” der. Öğrencilerin çoğu bunun hainlikle ne ilgisi var diye karşı çıksada sınıf karışmıştır bir kere. 1948’te Yugoslav meselsi çıkınca ilçe merkezine çağırılıp kendi rızasıyla göreveden ayrıldığına dair bir dilekçeyle görevinden istifa ettirilmiştir. Kader onları Sarı-Özek bozkırlarındaki Boranlı’ya savurmuştur. Abu Talip Kutlubayev kendi kültürel değerlerinin farkında olan , her türlü hayat şartlarında onu gelecek kuşaklara aktarmakla kendini sorumlu tutan kitabi kültürün temsilcisidir.

Kazangap’ın, oğlu Sabitcan’ı şifahi kültürle yetiştirmesine rağmen , Sovyet eğitimin bir mankurt olarak karşısına çıkmasını önleyememiştir. Abu Talip ise Boranlı’nın bütün imkansızlıklarına rağmen hem kendi çocuklarına hemde Yedigey’in çocuklarına ders vererek Türk tarihinin coğrafyasını anlatıyor , başından geçenleri yazıyordu. Böylelikle aydın sorumluluğunu yerine getirecekti. 5 Ocak 1953 günü gelen trenle ellerinde siyah çantalı üç kişi indi. 1952 yıının son günü Abu Talip vermiş olduğu şenlikte halk dansları eşliğinde halk türkülri söylediği Nayman Ana ve Dönenbay gibi efsaneler anlattığı için Boranlı halkı Abu Talip hakkında sorgulanmıştı. Abu Talip sorgulanma sonunda alınmış , bilinmeyen bir yere götürülmüştü. Gelen bir mektupta Abu Talip’in öldüğü duyulur.Yedigey Zarife ve çocuklarının peşinde pervane olmuştur. Ama içten içe Zarife’ye karşı bir takım kıpırtıların olduğunu hisseder , kendini suçlamaya başlar. Yedigey Zarife’ye olan aşkını göstermek için Roymalı Ağa ve Begümay aşkını gündeme getirir.
1956 baharının sonlarına doğru bütün duraklarda ve istasyonlarda çalışan demiryolu işçilerine bir çağrı yapılarak Kumbel istasyonuna toplanmaları istenmiştir. Bu bir konferans ve bilgilendirme çağrısıydı. Eskiden bir takım yanlışlıklar yapıldığını , haksızlığa uğrayanların resmi müracat dahilinde durumun araştıracağı ve haksızlık yapılmışsa mağduriyetin giderileceği söyleniyordu. Yedigey’e ölüm haberi gelen Abu Talip’in çocuklarının mağduriyetinin giderilmesi için soruşturmanın resmi sonuçlarının öğrenilmesi gerekiyordu. Yedigey Kutlubayev’in durumunun nasıl öğrenileceğini Kumbel istasyonu şefine sorar. Soruşturma belgelerinin Almaatı da arşivlendiğini oradan öğrenebileceğini söylerler. Yedigey Aral’ın ve aladağlar’ın güzelliklerinin seyrede seyrede gider. Soruşturma sonucunda Kutlubayev suçsuzdur. Bu sonucu aldıktan sonra tekrar Boranlı’ya döner. Üç hafta sonra Kutlubayev’in suçsuzluğunu belgeleyen resmi belge Boranl’ya ulaşır. Bahar dolayısıyla Karanar Boranlı’dan kaçmıştır. Yaptıkları efsaneye dönüşmüştür.Akmonyak durağından gönderilen mektupta Yedigey’in devesini alıp götürmesini yoksa öldürmek zorunda kalacağını belirterek acele gelmesini ister.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Sayac Ekle